Medyanın bir kısmında ve bazı tartışma platformlarında bir süreden beri HDP ve ondan önce kurulup kapanan veya kapatılan partilere “Kürt Partisi” demek yaygın hale geldi. Peki bu kullanım doğru mudur? Bunun bir gerçeklik zemini var mıdır?
Kanaatimizce bu kullanım yanlış hatta son derece tehlikelidir. Çünkü bir ülkede etnik köken ve din üzerinden siyaset yapmak, kısa, orta ve uzun vadede maraz doğurur ve ciddi kamplaşmalara yol açar. Dünyanın birçok ülkesinde benzer durumların hep kaos ve kargaşaya yol açtığı hatta çok ciddi iç çatışmalara sebebiyet verdiği tecrübeyle sabittir.
MHP’ye Niçin “Türk Partisi” Denmiyor?
HDP, Kürtçülük ideolojisine dayalı olarak siyaset yaptığı için bu partiye “Kürt Partisi” dediğiniz zaman, aynı mantıkla Türkçülük ideolojisine dayalı olarak siyaset yapan MHP‘ye de “Türk Partisi” demeniz lazım. Ama kimse MHP‘ye “Türk Partisi” demiyor.
HDP çatısı altında siyaset yapan Kürtlere “Kürt Siyasetçiler” deniyor da AK Parti ve CHP‘de siyaset yapan Kürtlere “Kürt Siyasetçiler” denmiyor.
Eğer HDP‘ ye, Kürt partisi, MHP‘ye ise Türk Partisi denecekse Ak Parti, CHP ve diğer partilere ne diyeceğiz?
HDP‘ye “Kürtçü Parti“, MHP‘ye “Türkçü Parti” veya HDP ‘lilere “Kürtçü Siyasetçiler“, MHP‘lilere “Türkçü Siyasetçiler” denirse bu durum, anlaşılabilir ve bu kullanımlar bir mantık zeminine oturtulabilir. Zira, Türk olmakla Türkçü olmak, Kürt olmakla Kürtçü olmak çok çok farklı şeylerdir. Çünkü, birinciler kader, ikinciler ise tercihtir.
Kürt Nüfus ve Kürt Oyları
Söz konusu söylem, iyi niyetli ama bilinçsiz kullanımlar istisna edilirse, HDP ‘yi bütün Kürtlerin yegane temsilcisiymiş gibi gösterme çabasından başka bir şey değildir. Peki gerçeklik bu mudur? Elbette hayır. Rivayet muhteliftir ama Türkiye’deki Kürt nüfus 20 ile 15 milyon arasında tahmin edilmektedir. Şayet Kürt nüfus 20 milyon ise, 12.5 Milyon Kürt seçmen var demektir. Yok eğer Kürt nüfus 15 Milyon ise o zaman da ülkemizde yaklaşık 9,5-10 Milyon Kürt seçmen var demektir. Aslında Türkiye simülasyonu yapıldığında Kürt seçmenin 20 Milyon nüfusa göre 14 Milyon, 15 Milyon nüfusa göre 11 milyon olması lazım. Ancak Kürt nüfusun 18 yaş altı oranı daha yüksek olduğundan, yani çocuk sayısı fazla olduğundan böyle bir tahmin yapılmaktadır.
HDP, bütün rüzgarları arkasına alıp Kürt olmayanlardan bile ciddi bir sempati gördüğü 7 Haziran 2015 seçimlerinde, yaklaşık 6 Milyon oy aldı. Bu sonuç, HDP tarzı siyasetin, tüm zamanlarda aldığı en yüksek oydur. Uzmanlar, yaklaşık 1 milyon Kürt olmayan seçmenin 7 Haziran’da HDP‘ye oy verdiğini ortaya koymaktadırlar. Bu hesaplamaya göre, HDP‘nin en iyi olduğu zaman bile Kürt seçmenlerden en fazla 5 milyon oy alabildiğini göstermektedir.
Tabii PKK‘nın Kürtler üzerinde oluşturduğu korku, baskı ve tehdit sıfırlandığı zaman gerçek rakamlar o zaman ortaya çıkacaktır. Nitekim 1 Kasım 2015 seçimlerinde Kürtler üzerindeki örgüt baskısı nispeten hafifleyince HDP yaklaşık 1 Milyon oy kaybetmiştir.
Bütün Kürtlerin tehdit ve baskı sonucu HDP‘ye oy verdiği şeklindeki bir iddia ise, sadece iddia sahibinin kendisini kandırması anlamına gelir. Kürt Meselesi’ nde devletin ve hükümetlerin politikalarındaki gelgitler ve yapılan ciddi hatalar sonucu, Kürtler arasında HDP‘ ye ciddi anlamda bir gönüllü desteğin ortaya çıktığı da kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Oldum olası çoğunluğu dinine bağlı olan Kürt kitlenin önemli bir kısmının, Marksist- Leninist bir örgüt olan PKK ve onun uzantısı olan yapılanmalara nasıl fanatik taraftar veya sempatizan hale getirildiği ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Varılan sonuçta, şüphesiz ki, Kürtlerin tek partili dönemden itibaren kültürel olarak ötekileştirilmesinin ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki sosyo-ekonomik şartların da büyük payı vardır.
Hiç bir şiddet uygulaması, şantaj, tehdit, korkutma, kaçırma ve yıldırma olmasa da HDP siyasetinin Kürtler arasında ciddi bir zemin elde ettiği artık sosyolojik bir vakıadır.
O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Kürt seçmenin % 40’ı veya 50’si HDP‘ ye oy verirken geriye kalanların ezici çoğunluğu AK Parti‘ye, cüz’i bir kısmı ise diğer partilere oy vermektedir.
Peki, hal böyleyken HDP‘ye tüm Kürtleri temsil ediyormuş gibi,” Kürt Partisi” demek, ya da Kürtler başka partilere oy vermiyormuş gibi bir algıya yol açmak ne kadar doğrudur?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, etnisite üzerinden siyaset yapmak zamanla insanlarda aşırı ırkçı tutum ve davranışların uyanmasına hatta kökleşmesine yol açar. Irkçılık ise modern çağların en rezil hastalığıdır. Avrupa’daki ırkçı partilerin de her geçen gün daha büyük oranlarda destek görmesi, bu işin evrensel olarak ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.
Etnisite üzerinden siyaset yapan partilerin karşılıklı olarak birbirlerini besledikleri de ortadadır. Son iki seçimde MHP ile HDP‘ nin birbirlerine yakın oylar aldıkları, her halde gözden kaçmamıştır. PKK ve onun güdümündeki partiler yokken MHP, merhum Türkeş‘in karizmasına rağmen en yüksek oyunu 1977 Genel seçimlerinde aldı. O da % 6,7 idi. MHP‘ye 1999 seçimlerinde % 18 oy aldıran faktörlerden birisi de hiç şüphe yok ki, 90’lı yıllar boyunca tırmanışını sürdüren siyasal Kürtçülük ve PKK terörü idi. Türkçülüğün Kürtçülüğü, Kürtçülüğün de Türkçülüğü tahrik ve teşvik ettiği ayan beyan ortadadır.
Kavmiyet meselesi, bir realitedir ama Kavmiyetçilik, insanî açıdan da İslami açıdan da ele alındığında kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu topraklardaki bin yıllık birlikteliğimiz ve kardeşliğimiz, etnisiteyi kaşıyıp ön plana çıkarmayı değil ortak paydalarımızda buluşmayı gerektirir.
Not: Din Üzerinden Siyaset yapma konusunu yarın ele alacağız.